Hiç kuşkusuz ki tarihsel misyon, toplumların gelişim sürecinde yaşanan düşünsel-fikirsel-ekonomik ve özgürlüksel gerçeklikten anlam bulan çelişkilerin çözümü bir iradede somutluk kazanmasıdır. Ne kendiliğinden, ne istenildiğinden, ne reddedildiğinden ne de kabul ettirildiğinden oluşan bir durum değildir. Toplumsal ve tarihsel koşulların özel bir hali olarak bir odakta vücut bulma gerçekliğidir.

 Gökten zembille de inmeyen, önceden belirlenmeyen ve sonradan da alınıp verilmeyen misyon üstlenme durumu, tamamen tarihsel ve toplumsal bir sürecin ürünü olarak bir yerlerde irade keskinliğinde yaşam bulma halidir.

 Misyon üstlenen, büyük görev ve sorumlukları başaran hareket veya şahsiyetler tarihin hiçbir döneminde önceden tespit edilmiş hareket ve şahsiyetler değillerdir. Hepsi de ortaya çıkan tarihsel ve toplumsal koşullarının özel konumu olarak şekillenmişlerdir.

 Napolyon da, Lenin de, Fransız devrimi de, 17 Ekim Reel sosoyalist devrim de bu özel koşulların bir sonucu olarak ortaya çıkmış ve tarihsel misyonlarının gereklerini yerine getirmişlerdir. Felsefeciler, bilim insanları ve 'tarihin önünü açan, zamanın ruhunu okuyan' politikacılar da böyle ortaya çıkmış ve misyon sahibi olmuşlardır.

 Her misyon sahibi hareket ve şahsiyet aynı zamanda ortaya çıktığı çağa da damgasını vurduklarını iyi biliyoruz. "Çığır açma", "açtırma", "çağa damgasını vurma" denilen durum da yine bu özel sürecin bir sonucu olarak ortaya çıkar.

 Birkaç yüz yılda bir nasip olan bu misyon ve sorumluluk, şimdi PKK hareketi ve Başkan Apo'nun ideolojik ekseninde bulunan PYD hareketindedir. Allah'ın, "yürü ya kulum, önün açık, gidebildiğin kadar git" denilen bir zamandayız. Misyonun gereklerini yerine getirme koşulları son derece olgun.

Şu kesindir: Ortadoğu'nun yüz yıllık gelişim çizgisi ve bu çizgiye bağlı olarak oluşan teokratik, diktatörlük, oligarşik ve faşist devlet yapılamaları ile birlikte anti-demokratik yönetimler değişmek durumunda. Demokrasi ve özgürlük temelinde yeni bir çizgi ve yönetim yapısının yaşam bulması kaçınılmazdır.

 Yüz yıllık kölelik çzigisini değiştirip, demokratik ve özgürlükçü bir yönetim yapısını geliştirecek olan Kürtler olduğu da bu süreçte çok daha net bir biçimde ortaya çıkmıştır. Ortadoğu'nun özgürlükçü kaderi artık PKK'nin ve Başkan Apo'nun çizgisi temelinde değişecektir. Tarihi misyon ve toplumsal sorumluluk bunu böyle olduğunu Kobanê direnişi ile artık tartışılmaz bir gerçeklik haline gelmiştir.

 Nasıl ki 1789 Fransa devrimi, Avrupa'da burjuva devrimlerine öncülük ettiyse ve nasıl ki 1917 Ekim devrimi dünyada reel sosyalizimin gelişip bir sistem haline gelmesinde birinci derecede rol oynadıysa, yine nasıl ki her iki devrimin lideri Robespierre ve Lenin büyük devrimlerin ve büyük devrimcilerin ilham kaynağı olarak tarihe geçen iki büyük lider olduysa, Kürtler de Başkan Apo'nun önderliğinde Ortadoğu'da demokrasi ve özgürlük çağını açacaktır. Tarih bu misyonu bu kez Kürtler'e ve Başkan Apo'ya vermiştir.

 Başkan Apo bundan yıllar önce,"Ortadoğu'da her yönüyle kokuşmuş, çürümüş ve miadını doldurmuş ne kadar despot yönetim yapısı varsa hepsi de tarihin çöplüğüne atılacaktır. Bunu yapacak olan da PKK'dir. Bunu hepinizin huzurunda söylüyorum. Birgün gelecek PKK, Ortadoğu'da demokrasi ve özgürlük çağını açacaktır" demişti.

Şimdi Rojava'da, Kobanê'de, Şengal'de, Musul-Kerkûk-Maxmûr hatında IŞİD çetelerine karşı yürütülen mücadele, işte bu çağa giden yolun sonuna kadar açılması mücadelesidir. Kobanê'de Kürt kadınlarının öncülüğünde sergilenen direniş bu çağın en anlamlı halidir. Köleleştirilmiş kadının özgürleştirilerek köle çağa vurulan darbedir bu hatta verilen kavga.

 Kim ne derse desin tarih bu misyonu PKK ve Başkan Apo'ya vermiştir. İdeolojik-düşünsel-ruhsal ve yaşamsal hat bu gerçekliğe göre doğrulanmış ve ortaya çıkan pratik duruş da bunu ispatlamıştır.

 Evet, Allah PKK'ye "yürü, önün açık, gidebildiğin kadar git" deme kutsallığını göstermiştir...
 
Yukarı