Fuat KAV

Güncellenme : 23.01.2015 00:14

Recep Tayyip Erdoğan tüm insani özellikleri taşıyan bir kişiliğe sahip değildir. Başbakan olacak kadar akıllı, zeki ve donanımlı değildir. Siyasi birikimi, sosyal düzeyi, insani ilişkileri, düşünsel yoğunluğu dikkate alındığında cumhurbaşkanı olacak düzeyi oldukça düşüktür. Lümpen bir kişiliğin en halis halidir.

Ahlaki ve ruhsal şekillenme biçimini, duruşunu, ifade tarzını, üslubu ve düşünce yapısını bu halis halden almıştır. Lümpenizim hamuru ile yoğrulmuş kariyerizm ve kendine savdalı bir kişiliğin dibe vurmuş en derin durumunu ifade eden Erdoğan, sadece bir konuda "adam gibi adam"dır desek, sanırız yanılmamış olacağız.

"Yiğidi öldür, hakkını yeme" belirlemesinin son derece doğru olduğunu söyleyerek, şunu vurgulamak gerekiyor: Erdoğan’ın kabadayılık damarı kabardığı zaman, evet sadece bu zaman doğruyu söyler. Başını da kesseniz, Erdoğan bu zamanlarda gerçeği söyler. Bu zamanlarda içinden ne geçiyorsa onu söyler, bu durumlarda kafasından geçirdiği şeyleri hemen oracıkta ifade eder. "Yanlış anlaşılır, bir başbakana/cumhurbaşkanına yakışmaz" deyip, kafasından geçirdiği düşüncelerini yutmaz.

Bir de zaten kendini frenleme kabadayı bir kişiye yakışmaz. Nasıl ki son teline kadar gerilmiş bir yayı, oku fırlatmadan gevşetmek zorsa, bir kabadayının, adeta paçalarından akan lümpenizmin ‘heso’sunu yaşayan bir lümpenin kafasından geçen düşünceye ket vurmak da en az bir o kadar zordur.

Gerçekten de Erdoğan’ın ‘kafası attığı’ zaman, Türkiye’nin nabzını ölçmek mümkün oluyor ancak. Bu zamanlarda Türk devletinin gerçek istemini, yol almak istediği istikamet rotasını öğrenmek çok daha kolay oluyor. Belki de yalanın-hilenin-dolayılı anlatımın, kısacası kem-kümün olmadığı tek zaman bu zamanlardır. Erdoğan’ın en yalın konuştuğu zaman da bu zamandır.

Mesela Erdoğan herhalde en doğru konuştuğu zaman, "eğer düşünmezseniz Kürt sorunu da olmaz" dediği zamandır. Sonra Roboski katliamında Genelkurmay Başkanı’nı kutladığı zaman olmuştur. Ardından "pareler" yapıya, "yedirdik içirdik sonra da gözümüzü oydu" dediği zamandır.

Ama Erdoğan’ın en çok dobra dobra konuştuğu ve en çok kendi gerçekliğini, kendi öznünü konuşturduğu zaman Charlie Hebdo katliamına ilişkin yaptığı konuşmadır. Evet, Erdoğan en çok bu konuşma ile hem kendi ruh dünyasını, hem gerçek düşüncelerini, hem de Türk devletinin nerede ve ne yapmak istediği konseptini açıklamıştır. Sadece Erdoğan değil, Davutoğlu ve tüm kabine üyeleri de aynı parelelde konuşarak, gerçekten de tüyler ürbetici bir "Türk" duruşu ortaya çıkmıştır.

Önce bir iki çümleyle Paris katliamını yapanların gerekçelerini sunalım, sonra da Erdoğan’a gelelim.

Paris katliamını yapan katiller, "çizilen karikatürlerle Hz.Muhammed’e hakaret edildiği için intikam alınmıştır" demişlerdi. Katliamın gerekçesi tahrik, kışkırtma ve hakaretti. Katliamcılara göre eğer Hz.Muhammed’in karikatürü çizilmeseydi bu katliam da olmayacaktı. Katliamcıların mantığı, gerekçeleri buydu.

Peki Erdoğan ne dedi: "Hz.Muhammed’e hakaret edenlere Müsaade etmeyeceğimiz gibi, yanlarında da kar bırakmayız. Sen hangi ülkedesin ya, sen müslümanların kutsallığı ile oyna, sonra da ‘linç ediliyoruz’ diyeceksin. Tabi ki vatandaş gelip senin kapına dayanacak ve senden hesap soracaktır. Var mı öyle üç köfteye yirmi beş kuruş."

Erdoğan bu konuşmayı Cumhuriyet gazetesini kast ederek yapmıştı. Ve çömez Davutoğlu da aynı eksende konuşarak, "sen memleketimde, yedi cihanda at sırtında kılıç sallayan cihangirler vatanında kutsallarımıza hakaret edersen, elbette ki vatandaş gelir, senden hesap sorar" demiştir.

Peki, bu durumda Erdoğan ile Davutoğlu Kouachi kardeşlerden bir farkı kalıyor mu? Onlar da durdukları yerde değil, "tahrik" edildikleri için Paris katliamını yaptılar. IŞİD ve El-Kayde, "tahrik" edildikleri için kafa kesip kadınlara tecavüz ediyorlar. Kobanê’nin yakılıp yıkılmasının nedeni "tahrik"tir. Dolayısıyla Erdoğan’a göre, Cumhuriyet gazetesi de tahrik edici karikatürleri yayınlandığı için “vatandaş hesap sormak için kapıya dayanmıştır.” Erdoğan ve Davutoğlu’na göre vatandaş durduğu yerde mi "tahrik oluyor, ortada bir şey yokken mi linç girişiminde bulunuyor?" İstanbul ve Türkiye’nin biçok ilinde Kouachi kardeşler için yapılan cenaze nemazı Tük devletinin, Erdoğan ve Davutoğlu’nun yol haritasını da çok iyi bir biçimde ortaya koyuyor. Ama nereye kadar?
 
Yukarı