Fuat KAV

Güncellenme : 10.01.2015 00:18

Paris’te Charlie Hebdo adıyla haftalık yayın yapan derginin çalışanları hunharca katledildi. Gözü dönmüş katiller uzun namlulu silahlarla derginin merkezine girerek önce tüm basın mensuplarını kurşuna diziyor, ardından yine gözü dönmüş bir halde dışarda önüne gelen herkesi kurşunluyorlar. Olay yerinde tam 12 insan hayatını kaybediyor.



Ve tabi ki politikacılar ahkam kesmeye devam ediyorlar. Konuşma ve yorumlar ekseninde deyim yerindeyse at izi ile it izinin birbirine karıştığı bir noktada olunduğu da kesindir. Konuşanlar, yorum yapanlar çok, ama gerçekleri dile getirenler yok. Sorumlular ise nutuk atıyorlar.

Evet, sadece nutuk atıyorlar. Boş ve anlamsız konuşuyorlar. Kan üzerinde rant elde etmeye devam ediyorlar. “Ben biliyorum” tarzı hala egemen. “Böyle değil de şöyle olsaydı bunlar olmayacaktı” diyenler de az değil.

Ve yine herkes sanki daha önce hiçbir şey olmamaış, sanki daha önce Paris’te katliam yaşanmamış gibi konuşuyor. Halbu ki 7 Ocak’ta gerçekleşen Charlie Hebdo katliamı ilk ve son katliam değildir. Ve öyle anlaşılıyor ki son katliam da olmayacak. Çünkü başta Fransa politikacıları olmak üzere mevcut durumda dünyayı yöneten politikacılar sorunları doğrular temelinde değil, kendi bireysel, devletsel ve sistemsel çıkarlarını esas alarak ele alıyorlar.

Eğer böyle olmasaydı bu kadar katliam olur muydu, bu kadar cinayet işler miydi, bu kadar savaş olur muydu? Örneğin bundan iki yıl önce Paris’in tam orta yerinde hunharca katledilen üç Kürt kadının arkadaşları hala adalet istiyorlar. Hala katillerin yakalanması ve yargılanaması için her çarşamba günü eylem yapıyor ve Fransa politikacılarına “susmayın, siz sustukça yeni katliamlar kaçınılmaz olur” diyerek, büyük bir hukuk mücadelesini veriyorlar.

Peki ne oldu? Aradan iki yıl geçmiş olmasına rağmen Fransa hükmeti ne yaptı? Kocaman bir hiç demek yanlış olmayacak.

Evet, katiller belli, katliamı yapan devlet de ortada, tetiği çeken kişi de. Ama Fransız politikacıları hala gerçeklerin üzerine gitme cesaretini göstermedikleri gibi, varolan katliamı unutturmaya çalışıyorlar.

Dahası da var. IŞİD nasıl büyüdü, nasıl palazlandı, bu da biliniyor ve bu da açıktır. Peki ne oldu? Devletler önce yol açtı, sonra göz yumdu, ardından  “birbirlerini vursunlar, zayıf düşsünler ve sonra bize muhtaç hale gelsinler” diyerek, bu katli gruha muazzam düzeyde güç verdiler. Sonrası Rojava saldırısı, Şengal katliamı ve Kobanê’yi düşürme kuşatması oldu. Bundan kim sorumlu, elbette ki Avrupalı politikacılar ve onlarla işbiliği içinde olan Ortadoğu devletleri...

Şimdi tüm bunlardan hareketle Charlie Hebdo katliamı için gözyaşı dökmeye gerek var mı? Bizce tüm bunlardan sorumlu olanların döktükleri gözyaşı timsah gözyaşından başka bir şey anlam ifade etmeyecektir.

Charlie Hebdo katliamı bilinmiyor değildir. Derginin merkez binası 2011 tarihinde kundaklanmış, çalışanları tehdit edilmişlerdir. Ve ilginç olan katil kardeşlerden birisi daha önce Ortadoğu’da IŞİD kamplarında özel olarak eğitim görmüştür. Büyük ihtimalle bu katiller gruhu Rojava ve Kobanê’de Kürtlere karşı savaşmışlardır.

Ve şunu da açıkça vurgulamak gerekir ki, başta derginin genel yayın yönetmeni Stephane Charbonnier olmak üzere tüm çalışanları Kürt dostu ve Kobanê için çok önemli çalışmalarda bulunmuş aydınlardır. Kobanê sürecinden sonra da ‘Hz. Muhammed’in ruhunun şadı için’ ölümle tehdit edilmişlerdir. Genel yayın yönetmeni Stêphane Charbonnier,

“Söyleyeceğim belki biraz gösterişli görünecek, ama diz çökerek yaşayacağıma ayakta ölmeyi tercih ederim” diyebilecek kadar cesur ve aydın bir şahsiyet.

Bu katliamın Kürt katliamından, Rojava ve Kobanê vahşetinden ayrı tutumak mümkün mü? Hayır, mümkün değildir. İnancımız odur ki sadece Hz. Muhammed ile ilgili çizilen karikatür için değil, Kürt sorununa verdikleri destekten dolayı yapılmıştır Charlie Hebdo katliamı. Kobanê’de her Kürt öldürüldüğünde, “Allah için bir kafir daha öldürdüm” diyen katiller ile Paris’te katliamı yapanlar, “bugün de Allah için gavurları temziledik” diyen katiller aynıdır.

Sonuç olarak katillerimiz aynı, insanlığı vuran zihniyet, Kürtleri de Fransızları da katleden vahşiler aynı... O zaman hepimizin yolu demokrasi ve özgürlükten geçerken yolumuz önünde bizi bekleyen barbarlara ve haydutlara karşı ortak mücadele etmekten geçiyor...




 
Yukarı