Tarihe bakmaya ve geçmişte bazı örnekleri vermeye hiç gerek yok. “Geçmişe mazi” diyelim ve hiç bir şeyin yaşanmadığını farz edelim. Şimdiye, geçen hafta Güney Kürdistan’da yapılan referandumun ardından yaşanan olaylara bakalım ve ona göre bazı sonuçlara gidelim. Ancak bundan önce Türk basının manşetlerine bir göz atalım. Bizce bu manşetler aynı zamanda, bundan sonra Kürtlerin ne yapması gerektiğini de söylüyor. Ama sadece manşetler de değil, Erdoğan’ın, Binali Yıldırım’ın, Kılıçdaroğlu ve ekibinin çok çarpıcı açıklamaları da var. ÖDP ve bazı sözde solcu “lider” ve “ilerici” gazetelerde çıkan yazı ve makaleleri de bir kenara not edelim. Bunların açıklama ve demeçlerinin de Kürtler için ciddi bir perspektif oluşturduğu kesindir. Önemli olan Kürtlerin bu manşet ve demeçleri doğru okuyup anlamalarıdır…
Esas sorun burasıdır. Bu sorunun altını çizmeden önce bazı gazete manşetlerine demeçlerine bakalım:
“Yeniden kaşındınız”, “Kapımızda beslendiniz”, “Geçmişe bakın ona göre konuşun”, “Küstah Barzani”, “Nah Kurarsın”, Barzani’nin biti kanlandı”, “Bir gece ansızın gelebiliriz”,  “Dünün aşiret reisi de çizmeyi aştı”, “Haddinizi bilin”, “Ne çabuk unuttunuz”, “Türk ordusu Kürtlük adına yapılacak hiçbir oluşuma izin vermez”, “Vanayı kapatır sizi açlık ve sefalete mahkûm ederiz”,“Hadi hep birlikte Kerkük’e”, ”5 bin silahlı ülkücü hazır bekliyor”.

Demeçler berrak, manşetler net, mesajlar açık…

“Siz insan olamazsınız, bir toplum, bir ulus, bir halk olarak kendinizi örgütleyemezsiniz. Kültürünüzü yaşatamaz, dilinizle konuşamaz, kendi adınıza siyaset yapamazsınız. Değil ayrı örgütlenmeye, bizimle birlikteyken bile söz söyleme hakkına sahip olamazsınız. Türk devleti olduğu sürece değil Ortadoğu’da, dünyanın hiçbir yerinde kendi adınızla bir çadır bile açamazsınız, bunu bilin…”
Evet, Türk devletinin mesajı bunlar. Irak, Suriye ve İran’ın tutumu da, Türk devletinin tutumundan farklı değildir. Kürtler konusunda her dört devletin çizgisi aynı. Onlar için en iyi Kürt ölü Kürt’tür. Türkiye İran’dan, İran Irak’tan, Suriye hepsinden daha iyi değildir. Hepsi de sömürgeci, inkârcı ve Kürtlerin kanıyla besleniyor. Hepsinin eli, vicdanı, ruhu ve dünyaları kanlıdır… Hepsi de Kürtlerin haklı mücadelesini katliamlarla bastırmıştır. Tarihlerini Kürt çocuklarının kanıyla yazan bu sömürgeci güçler, şimdi de aynı noktada buluşuyorlar.
Birbirlerinin düşmanı olan bu dört devlet, sözkonusu Kürtler olunca can-ciğer kuzu sarması oluyor. Menülerinde sadece Kürtlerin ölü bedenleri ve kanları var, o kadar… Her dördü de ağzı kanlı kurt köpekleridir. Bazen kuzu postuna girdiklerini de görüyoruz. Kuzu postuna girmelerinin nedeni de bir parçadaki Kürtleri diğer parçadaki Kürtlere, bir partiyi diğer partiye karşı kullanmak içindir. Tarih boyunca İran da, Suriye de, ırak da, Türkiye de aynı politikayı izlemiştir. İran’ın YNK ile, Türkiye’nin KDP ile olan ilişkisi de bu temelde olmuştur.
Türkiye hiçbir zaman Barzani ve Neçirvan’nın karakaşlarına hayran olmadı. PKK’ye karşı kullanmak için onlara güç, maaş ve petrol parası verdi, yollarına kırmızı halı serdi. Erdoğan’ın AKP kongresinde Barzani, İbrahim Tatlıses ve Şivan’la elele, kol kola olmasının nedeni de buydu…
Hep şunu söyledik: Erdoğan sadece kızıp öfkelendiği zaman doğruyu söyler. Referandumda öfkelendiği için doğruyu söyledi. Ne dedi? “Zora düştükleri zaman yanımıza gelip bizden destek istiyorlardı. Biz de destek sunduk. Ama bakıyorum, bu aralar bizi dinlemiyorlar. Böyle olmaz, sıkıştığında yanımıza koş destek iste, referandumu ‘ertele’ dediğimizde de yok de. Ama göreceksiniz…”


Bu sözler Türk diktatör Erdoğan’a ait. Ve Erdoğan referandumdan hemen sonra harekete geçerek Ankara-Tahran, Bağdat-Şam arasında mekik dokumaya başladı. İlk hedefi yeniden bir şer cephesini oluşturmak oldu. “Irak’ın, İran’ın ve Suriye’nin toprak bütünlüğü Türkiye’nin toprak bütünlüğüdür, nasıl ki Türkiye’nin bölünmesini istemiyorsak Irak’ın, İran ve Suriye’nin bölünmesini de asla istemiyoruz” diyen Erdoğan, bir kez daha ancak “ölü” Kürdü seveceğini gösterdi. Demek ki Kürtler, kendilerine itaat ettikleri oranda “iyi” olurlar, doğruya yanlış, gerçeğe yalan dedikleri zaman ele ele verip kongrelerde şov yaparlar. Bu, İran, Suriye ve Irak için de böyle.
Şer cephesinin anlaştığı tek nokta; Kürtlerin özgürlüğüdür. Bunun dışında hemfikir olup ortaklaştıkları tek bir konu yok, tersine tarih boyunca hep birbirlerine düşman olmuşlardır. Bu gerçeği en iyi izah eden bir atasözü var: “Aynı köyde yaşayan fakat birbirlerine küs olan köpekler kurt görünce hep birlikte havlar.” Bu atasözü sanki Kürt düşmanları için söylenmiş sözdür. Gerçekten de böyledir.
Her defasında Kürtlere karşı oluşan şer cephesini destekleyen emperyalist bir güç olduğunu biliyoruz. Bu güçler bazen İngiltere, bazen ABD, bazen Avrupa, bazen de Rusya olmuştur. Referandumdan sonra hızla oluşan cepheyi destekleyip besleyen Rusya olmuştur. Bu da çok açık ve nettir. Belki de ilerde ABD olur, daha da ileride İngiltere olabilir.
Ancak bu gerçeği hala anlamayan, köpeklerin küsmesini ve havlamalarını görüp duymayan Kürtler var. Belki de referandumun en hayırlı sonuçlarından birisi; Kürt düşmanlarının yeniden ve bir kez daha birlik olmasını açığa çıkartmış olması ve düşman gerçeğini görmeyen referandum sahiplerinin bu gerçeği görmüş olmalarıdır.
O halde yapılması gereken şu: Bir an önce küs olan ama zora düştüklerinde birlikte havlayan köpekleri görmek ve bir an önce bu köpeklerin seslerini kısmak için ortak bir ulusal örgütlemeye gitmektir. Zamana ihtiyaç yoktur, ihtiyaç olan zamanı Kürt ulusu ve Kürt halkının ulusal iradesi doğrultusunda kullanmaktır…
 






           


 
Yukarı