Cumhuriyet tarihinin tüm seçimlerinden çok daha önemli olan 7 Haziran seçimlerinde, hangi parti kazanırsa Türkiye halkları kazanır, hangileri kaybederse Anadolu ve Mezopotamya halkları kaybeder sorusuna vereceğimiz birkaç yanıt vardır:

AKP seçimleri tek başına kazanırsa ne olur?

8 Haziran'da Cumhuriyet resmen Saltanat, İmamet ve Hilafet'e dönüşür./ Recep Tayyip Erdoğan Padişah, Ahmet Davutoğlu ise vezir olarak ilan edilirler./ AKP savaş hükmetine dönüşür. Ve hükmet oluşum ilkelerine göre kendini yeniden konumlandırır.

"Anadolu Aslanları"nın banka hesapları daha fazla kabarır, Anadolu'nun yoksul insanları ise biraz daha açlık ve sefalet içerisinde cehennemi yaşamaya devam eder./ "Ananı al da git" lafları daha çok işitilir, 'ya seveceksin ya da def olup gideceksin' sözlerini daha çok duymuş oluruz.

"Tek dil, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" tekerlemesini günde binlerce kez daha fazla 'kocaman adamlar'dan dinlemiş oluruz.

"Bir adım kocalarının arkasında yürümeleri Allah'ın kabulüdür" denilen kadınlar, daha çok öldürülür, daha çok linç edilirler, 'ar'larını koruyamadıkları ve 'erlerinin namuslarını kirlettikleri için' daha fazla bıçak darbeleriyle haklanmış olurlar./ Karikatür yayınlayan gazetelerin kapılarına dayanan kelle avcılarına, "sen kutsalımıza dil üzatırsan, elbette ki vatandaşlarım gelip seni haklayacak" denilip, daha fazla destek olunmuş olunacak.

Çok daha büyük yalanlar söylenecek, çok daha anlamsız ve yersiz sözler sarf edilecek, insanların gözlerinin içerisine bakıla bakıla gerçek olmayan şeyler dillendirilecek, doğrular yanlış, yanlışlar doğru olarak yuturulmaya devam edilecek.

Ve tüm bu yalan, sanal ve kanla yoğrulmuş sahte dünyaya hiç kimse sesini çıkartamayacak. Seslerini çıkartanlar "vatan haini, paralel devletin paralı askerleri, seçimle iktidara gelmiş sivil hükmete darbe yapanlar, barış sürecini bozmak isteyen terör örgütünün yandaşları" denilerek, herkes afaroz edilecek.

Ama en kötüsü de "bir kez daha kazandım" kibirliği ile Kürt Hareketi ile yapılan tüm anlaşmalar tek taraflı olarak bir kenara bırakılacak veya "dediğimi yapacaksınız, söylediğim her şeyin altına imza atacaksınız" denilip, tek taraflı dayatmada bulunarak süreç tek eksende sürdürülmek istenilecek. Ya da "halk bir kez daha istediğini yap" denilerek barış ve uzlaşma süreci yok sayılarak, çok daha büyük ve kanlı bir savaşla Kürt halkının kırımı için ne gerekiyorsa o yapılacaktır.

Evet, AKP tek başına iktidara gelirse bunlar ve bunlardan daha korkunç şeyler olacak.

HDP farklı kesimlerin ortak iradesinden oluşan bir grupla parlamentoya girerse ne olur?

Her şeyden önce çözüm süreci denilen süreç daha doğru, daha ilkeli, daha sonuç alıcı bir eksende sürdürülecek. AKP'nin bu konudaki keyfiyetçi tutumuna, kendini her şeyin merkezine koyan tavırlarına, 'ben ne dersem o olacak' zihniyetine 'dur' denilecek ve politik süreç belli bir dengeye oturmuş olacaktır.

Parlamentoda halkların birleşik gücü olarak "öteki"lerin haklarını savunacak bir irade ortaya çıkmış olacak, emekçilerin, yoksulların, horlananların, kadınların, gençlerin, farklı inanç ve ulustan insanların kendilerini ifade edebielcekleri bir savunma kalesi ortaya çıkacaktır.

Ve gençler ve kadınlar, millitan kadınlar, yaşamın her alanında ezilen, vurulan, öldürülen, hunharca katledilen kadınlar, Kürdistan'ın her karış toprağında, Rojava ve Kobanê'de büyük direnerek büyük kazanan Kürt, Türk, Çerkez, Arap, Asuri kadınları parlamentoda büyük bir güç olarak "biz de varız, bizi öldüremezsiniz, bizi yok sayamasınız" diyerek, yeni bir yaşamın öncüsü olarak ortaya çıkacaklardır.

Bunun için herkes HDP'li olmalı, herkes HDP saflarında birer seçim militanı olarak çalışmalı, bunun için demokrasiden ve özgürlükten yana olan herkes şimdiden, işini-kârını adeta bir kenara bırakarak seçim için seferber olmalıdır. Unutmayın ki barajı aşmanın bir tek yolu vardır: ÇALIŞMAK. "Barajı geçemeyiz" yılgınlığına kapılmak, meydanı AKP'ye bırakmak demek olduğunu unutmadan daha fazla çalışılmalıdır.

Unutmayalım, HDP demokrasi ve özgürlükdemektir; savaş, militarizm, hegomonik, diktatörlük, teokratik ve IŞİD karşıtlığı demektir. O zaman bu dönemde özgürlükten yana olan herkes karşılık beklemeden HDP'nin saflarında birer emekçi olarak çalışmalıdır. Sosyalistlerin de, demokratların da, demokratik ulustan yana olanların da, aydınların da, gençlerin ve en çok da kadınların bu dönemdeki görevleri budur.
 
Yukarı