Tarihin en kanlı, en vahşi, en vicdansız ve bir ulusu toptan, kadınıyla, erkeğiyle, genç ve çocuklarıyla, ağaç ve kısacası ne kadar canlı-cansız varlık varsa hepsini bir bütün olarak yok etme seferi olan Kobanê işgali ve kurtuluşunun ikinci yılında, Kürdistan özgürlük kavgası hala dünyanın dört bir yanında hızından hiç bir şey kaybetmeden devam ediyor. Son kırk yıldır süren Kürtlerin varolma, kendini yeniden yaratma-yaşatma ve inşaa etme mücadelesinin en kanlı saldırı ve aynı zamanda en onurlu savunması olan Kobanê direnişi, hiç kuşkusuz ki aynı zamanda büyük bir insanlık direnişi olarak ortaya çıkmıştır.

Büyük bir soykırım, onur ve irade kırma saldırısına karşı büyük bir varolma ve iradesini keskinleştirme direnişi olan Kobanê direnişi sadece Kürtlerin değil, sadece bir ulusun da değil, aynı zamanda tüm halkların, tüm ulusların, tüm inançların, kısacası bir insanlık direnişi olarak ortaya çıkmıştır. Kobanê’de saldırıya uğrayan tüm mazlum uluslar, tüm ezilen kimlikler, tüm horlanan inanç ve insanlıktı. Bu anlamda büyük direnen, büyük fedakarlıklarda bulunan, büyük acılar çeken ve büyük kazanan da tüm mazlum uluslar ve insanlık olmuştur.

Kobanê cephesinde anlam bulan insanlığın ve mazlum ulusların, ezilen kimlik ve horlanan inançların yenilmemesi, Kobanê’de her ulus ve her halktan savaşçıların kahramanca direnmesi, kadın, genç-çocuk, yaşlı denilmeden bu büyük insanlık cephesinde savaşması ve buna bağlı olarak uluslararası enternasyonalist taburuna bağlı insanlık fedailerinin büyük şahadetleri kadar, Kobanê’de büyük bir yıkım ve trajede de yaşanmıştır...
Evet, Kobanê düşmedi, zalimlere boyun eğmedi, vahşiler karşısında diz çökmedi, çağımızın Dehak ve Nemrut'larına boyun eğmedi, Kobanê’nin küçük generalleri barbarlar karşısında aman dilemedi, Şengal’de yükselen Kürt kadınlarının çığlıklarını kendi ruhlarında yaşatan Kobanê kadınları cellatlara "bizi asla teslim alamazsınız" diyerek büyük bir kararlılık gösterdi. Evet, Kobanê yakılıp yıkıldı, Kobanê sözcüğün gerçek anlamıyla bir enkaza dönüştü, ama onurunu, ruhunu, benliğini ve namusunu korumayı başardı.

Rojava’nın, Kuzey’in, Doğu’nun erkekleri, kadınları, gençleri ve çocukları, dünyanın dört bir yanından gelmiş insanlık fedaileri büyük direndiler, toprak yediler, ağaç kemirdiler, otla beslendiler, susuzluktan çatladılar, gece-gündüz, yorgunluk-korku nedir bilmeden yurtlarını, topraklarını, namuslarını, onurlarını, ruhlarını ve insanlığın kutsal değerlerini sahte tanrılara ve onların zavallı katil sürülerine teslim etmediler. Genç kadın ve erkekler, yaşlı anne ve babalar bedenlerini siper ettiler, gövdelerinden adeta etten duvarlar örerek büyük bedeller ödeyip tarihin en kanlı ve acımasız, en zalimce saldırısını zafere dönüştürdüler. Kobanę’nin, Qamışlo’nun, Derik’in, Kuzey, Doğu ve Başur’un ve dünyanın dört bir yanından gelmiş cesur kadın ve erkekleri Kobanê’de tarihin en görkemli ve onurlu insanlık zaferini gerçekleştirdiler.

İnsanlığın en gözde çocukları, en yiğit evlatları, en dürüst kadın ve erkekleri, Arin Mirxan'lar, Paramaz'lar, Ivona'lar, Johnston'lar YPG-YPJ bayrağı altında demokrasi ve özgürlüğün zaferi için Kobanę’de cepheden cepheye, muharebeden muharebeye koşarken, dünyanın değişik ülkelerinde, farklı kıtalarda Kobanê için milyonlarca insan ayağa kalkmış, Kobanê’nin cesur yürekli halkına ve onun yiğit evlatlarına destek sunmuşlardır. Dünyanın her yerinde gece gündüz demeden eylemler yapılmış, büyük bir enternatsyonalist tutum ortaya çıkmış, Kobanê’nin düşmemesi, insanlığın soykırımdan geçirilmemesi, vahşi IŞİD çetesinin yenilgisi için ne gerekiyorsa o yapılmıştır.

Ve altı ay sonra Kobanê’nin yiğit evlatları zafer bayrağını Miştenur Tepesi'ne çekmiştir. Bu bayrak insanlığın zafer bayrağıydı, kadınların ruh ve bedenlerini vahşi IŞİD erkinden koruma bayrağıydı, demokrasi ve özgürlük bayrağıydı, hayatlarını feda eden binlerce kadın ve erkek savaşçılarının ruhlarını şada ulaştıran kutsallığın bayrağıydı.

Miştenur’un tepesine göğe doğru yükselen özgürlük ve zafer bayrağı tüm insanlığı sarmış, insanlığın kaybetmeyeceği, kadın ve erkeklerin isterlerse asla yenilmeyeceklerinin de muştusu olmuştu... Ve işte o insanlık bayrağını, o zafer bayrağını, o Şehitler Şehri’nin bayrağını ve “o” günü, insanlar olarak belleklerimize kazımak için 1 Kasım’da meydanlarda olalım, Kobanê ile dayanışma ve zaferi kutsama gününe mutlaka katılalım, ‘Şehitler Şehri’ olan Kobanê’nin zaferini bir tas zemzem suyu gibi içerek ruhumuzu bu kutsal suyla yıkayalım...

Kobanê’nin çocuklarını, Kobanê’nin kadınlarını, Kobanê’nin gençlerini, Kobanê’nin enternasyonalist savaşçılarını ve Kobanê’nin ellerinde bastonlarıyla cellatlar üzerine yürüyen yiğit yaşlılarını unutmadan yapılacak etkinliklere mutlak anlamda katılım sağlayalım ve ‘Kobanê insanlık için direndi, şimdi de insanlık Kobanê’yi inşaa etmeli’ şiarına bağlı olarak biz de ne gerekiyorsa onu yapalım!

1 Kasım Dünya Kobanê Günü olan büyük zaferi günü tüm insanlığa, tüm kadınlara, genç ve özgürlük savaşçılarına kutlu olsun!

Fuat Kav
29 Ekim 2015

 
Yukarı