Mazlum Erenci vuruldu...

TMK mağduru Mazlum katledildi...

Mazlum'un küçük bedeni delik deşik edildi... Mazlum şimdi yok fiziki olarak ve Mazlum şimdi kısık gözlerle tebessüm ederek bakıyor onun için iyi ve kötü şeyleri söyleyenlere... Ama Mazlum'un, daha çok, kendisi için iyi şeyler söyleyenlere tebessüm ettiği kesin. Tıpkı Pir Sultan'ın kendisine taş yerine gül atan en çok sevdiği arkadaşını 'Édostun bir tek gülü yaralar beni' mısrasında eleştirdiği gibi...

Mazlum da, evet Mazlum da tıpkı Pir Sultan'ın mısralarında olduğu gibi tebessüm ederek bakmıştır onlara...

Elbette ki Mazlum'un tebessümle yaptığı eleştiri, hiç kuşkusuz ki toplumun ve özellikle aydın ve yazarların içinde bulundukları ölüm sessizliğinedir...

Mazlum ona ağlayanların, ona üzülenlerin, onun için gizliden gizliye gözyaşı dökenlerin, hatta onun için konuşup birkaç satır yazı yazanların son derece samimi olduklarını gayet iyi biliyor. Ama Mazlum bununla hiçbir şeyin hallolamayacağını, kanın dökülmesine yetmeyeceğini ve atılan bu sessiz çığlıklar içinde kendisi gibi daha sayısızca gencin öleceğini de gayet iyi biliyor...

Gerçekten de "Mazlum daha çocuk yaştaydı, TMK mağduruydu, taş atmaktan başka hiçbir suçu yoktu, bu nedenle 20 yıldan fazla ceza" isteniyordu. "Bu tür acı kayıpların esas nedeni yakılıp yakılan köylerin, öldürülen 17 bin faili meçhul cinayetin, vurulan kadınların, taş atan çocuklara yapılan zulmün bir sonucudur" demekle yeni Mazlumların öldürülmesi  durdurulmuyor ne yazık ki.

Evet, Mazlum için kalem oynatan yazarlar, onun için iktidarı eleştirip uyaran demokrat ve aydınlar gözyaşı dökebilirsiniz, acılar içinde kıvranarak büyük hüzünler yaşayabilirsiniz, hatta Mazlum'u haklı görüp ideaları için dağa çıkışını da 'normal' bulabilirsiniz. Ama yeni Mazlumların hayatını kurtaramazsınız, yeni genç bedenlerin kurşunlara hedef olmasını engelleyemezsiniz.

İktidarın çözümsüzlüğünü, başbakanın duyarsızlık ve acımasızlığını, onun duygusuz ve sadistliğini eleştirmekle bir yere varılamayacağı da artık kesinlik kazanmıştır. Emin olun ki başbakan, Mazlum'un ölümünü duyduğunda mutlaka, "kendin ettin kendin buldun" demiştir. Belki de, "dağa gidersen sonun da böyle olur" demekten kendini alamamıştır.

Dolayısıyla gelinen aşamada ne alınacaksa direnişle, ne kazanılacaksa karşı durmakla ancak mümkün olabilir. Yakınmak, sitem etmek, yalvarmak veya sessiz kalmak hiçbir zaman sistemi yumuşatmayacağı gibi, yeni Mazlumların hayatını da kurtarmaz.

Yeni Mazlumların ölmemesi, taş atan çocukların hayatlarının sönmemesi için yakınmaktan, sızlamaktan ve "ne olur yapmayın" demekten ziyade yüksek sesle karşı çıkmak, daha doğrusu gür bir sesle haykırmak ve ne pahasına olursa olsun "artık yeter" demek en doğru olanıdır.

Mazlumlar savaşın tam orta yerinde doğdu. Köylülerin yakılışını, şehirlerin viran edilişini, insanların kurşuna dizilişini görerek, kadın ve çocukların hunharca katledilişlerini izleyerek, kundaktaki bebelerin ateşe atılışlarının hikayelerini duyarak büyüdü.

Oluk oluk akan kardeşlerinin, baba ve ablalarının kanını gördüler, çarmıha gerilmiş amcalarının, kurşuna dizilmiş komşularının, kız kardeşlerinin kirletilmiş bedenlerine tanık oldular. Bu nedenle öfkelerini kinle besleyerek büyüdüler. Ve zamanla bu öfke ve kinleri büyük bir nefrete dönüştü. Nefret önce taş atmayı, sonra "terörist" olmayı ve ardından da dağa çıkmayı öğretti onlara.

Mazlum'un yaşı küçüktü belki, ama kocamandı yüreği. Küçüktü belki bedeni, ama derindi düşünceleri, belki yoğrulmamıştı bilinci, ama keskindi bir ok kadar iradesi. Bu nedenle "yaşın küçüktür, gitme" diyenlere aldırmadan çekip gitmiştir...

Ve ne yazık ki aradan uzun bir zaman geçmeden cansız bedeniyle ülkesine, halkına ve ailesine yeniden dönmüştür.

İşte bundan sonra aydınlar birazcık da olsa öfkelenmiş, yazarlar kendi köşelerinde Mazlum'un hayat hikayesini anlatmaya başlamışlardı. Keşke Mazlum ölmeden, hayatını kaybetmeden, cansız bedeni tabuta konulmadan önce aydınlar, yazar ve öfkeli olanlar seslerini çok daha yüksek çıkarmış, daha büyük bir öfkeyle haykırmış olsaydılar.

O zaman hiç olmasa Mazlum'dan sonra haykırın ey yazarlar; yeni Mazlumlar hayatlarını yitirmeden önce "dur" deyin ey demokratlar; taş atan yüzlerce yeni Mazlumlar hayatlarının baharında yitip gitmeden "ölümler olmasın" deyin ey aydınlar!

Devleti, başbakanı ve iktidarda yer alan güçleri fazla kaale almadan öfkenizi büyütün, mücadele azminizi bileyin, "êdî bes e diyerek isyan edin.
 
Yukarı