Cerablus
işgali, Türk devletinin tek başına ve uluslarası güçlere rağmen hazırladığı bir
konsept değildir. Türk devletinin istemi doğrultusunda diğer güçlerin de
onayladığı bir konseptir.
ABD,
Türk devleti ile arasında yaşamış olan çekişkileri derinleştirmemek ve Erdoğan
hükmetini hem kendi çıkarları doğrultusunda aktifleştirmek, hem Erdoğan'
hükmetimin Rusya ile yakınlaşmasını engellemek, hem de IŞİD'e karşı karada
verilen savaşa daha fazla dahil etmek için Cerablus işgaline
"evet"demiştir.
Rusya
ise hem Türk devleti ile girmiş olduğu yeni ilişkileri daha fazla
derinleştirmek, hem de Suriye Rejimi ile yaşadığı sorunlar nedeniyle Kürtleri
cezalandurmak ve aynı zamanda Kürtleri tasfiye etme konusunda Türk devleti ile
girdiği kirli ilişkileri nedeniyle İran'ın istemini onaylamak için Cerablus
işgali konusunda sessiz kalmıştır.
Barzani
ise Rojava'yı kendisine 'armağan' etme sözünü veren Türk devletinin kirli
oyununa alet olmayı tercih etmiştir. Güney'de oluşturmaya çalıştığı saltanatına
Rojava'yı da eklemek isteyen Barzani böylesi kirli bir politikanın önde gelen
unsuru haline gelmiştir. İlerde PKK'siz ve PYD'siz olarak Rojava'dan-Güney'den
ve kısmen de Kuzey'den oluşturulmaya düşünülen bir Piyon Kürt federasyonun
başına geçme ihtimali, Barzani'yı şuursuz ve ruhsuz hale getirmiştir.
Kürt-Kürdistan
ve özgürlük çizgisinde gelişen mücadele karşısında şu veya bu nedenle yer
alan bir "Kürt liderliği" tarihe en kötü biçimde adını yazdıracağı
kesindir. Kürt halkının soykırım kıskancında can çekişirken, "Kral"
olma, Erdoğanvari bir istem ve konumu tercih etmek en hafif deyimle kendi
halkının kanına girmektir...
Suriye
rejimi ve İran molalar rejiminin Katliamcı Türk devleti ile soykırım temelinde
oluşturulan bir konsepte yer alması bir yere kadar anlaşılırdır. Bu şer
ittifakı yeni değildir. Her Kürt isyanında gerçekleştirilen bir şer ittifakı
olarak bugün de Cerablus işgali ile gerçekleştirilmektedir.
Cerablus
işgalı son derece tehlikeli bir konseptin başlangıcı da olabilir. Rojava'nın
Güney'e bağlanması, Güney'in de Kuzey hatının bazı bölgeleriyle Küçük bir
İsrail'in oluşturulması durumu da ortaya çıkabilir. Turgut Özal'ın düşündüğü
konsept bu süreçte uluslararası güçler yeniden gündeme sokma ihtimalı uzak
değildir.
Gelinen
aşamada Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesinde Kürtlerin de şu veya bu biçimde
yer alması kaçınılmazdır. Ancak bu Türk-İran ve Suriye rejiminin kabul edeceği
bir biçim olacaktır.
Uluslararası
güçlerin istemleri bu doğrultuda olacaktır. Kürtlerin içinde yer almadığı bir
Ortadoğu yapılamasının uzun ömürlü olamayacağı düşünüldüğünden kötünün iyisi,
yani ehven-i şer politikası onlar için en doğrusu olacaktır.
Uyduruk
ve piyon konumunu aşmayacak olan bu devletçik hem hain Kürtlerin ağzına sürülen
bir parmak bal olacak, hem çocuklar gibi ağlayan bazı tiplerin yatıştırılması
için bir oyuncak rolunü oynayacak, hem de Aşiretçi-feodal-ilkel milliyetçi
çizgiyi temsil eden bazı derebeyleri memnun edecektir. Türk-Arap ve Fars
sömürgeciliği için ciddi bir sorun olan Kürt sorunu da böylece onların istediği
doğrultuda "çözülmüş" olacak.
Ciddi
bir savaş ve göç sorunu haline gelen Kürt sorunu, ABD ve Avrupa için de
çözülmesi gereken bir sorun haline gelmiştir. Başka türlü çözmek isteseler bile
Türk-Fars ve Arap sömürgeciliği buna izin vermez. Öncülüğü PKK ve Başkan
Abdullah Öcalan'ın yaptığı bir çöüm tarzına da, çizgileri gereği onay vermeleri
zaten düşünülemez. Özgürlükçü çizgi yerine daha çok uyduruk ve
İsrailvari bir yapı ile kendilerince sorunu ”çözmek” isterler. Şimdi yapılmak
istenilen budur. Cereblus işgali ve giderek yayılacak olan savaşın getireceği
sonuçlardan birisi, bu eksende gelişen bir ”çözüm” olma ihtimalidir.
Kısacası
Kürdistan gerçekliği, PKK'nin ideolojik ve düşünsel öncülüğünde oluşacak
herhangi bir ulusal oluşum, mevcut durumda hiç bir gücün işine gelmiyor.
Kazanan Kürdistan kaybedecek olan uluslararası güçler ve yerel despotlar
olacaktır. Kürdistan ve Kürt Özgürlük Hareketi'nin kaybetmesi ise kazanan tüm
güçler olacaktır.
Bu nedenle bugün Cerablus işgalinde tüm güçler objektif olarak yer alıp onay vermişlerdir.
Bu nedenle bugün Cerablus işgalinde tüm güçler objektif olarak yer alıp onay vermişlerdir.
Ebette
ki bu ”çözüm” uluslararsı güçlerin ve Ortadoğu’yu ölüm çemberine almış olan
yerel güçlerin çözümüdür. ”Kendin pişir kendin ye” yaklaşımının bir örneği olan
bu tutumu, elbette ki Kürt Özgürlük Hareketi kabul etmeyecektir. Uluslararası
devletlerin ve sömürgeci güçlerin çözümü olan bu yaklaşımı kabul etmeyeceği
gibi, geçmişte olduğu gibi, bundan sonra da kendi çözümünü esas alacaktır.
Doğru olanı, hakikatın istediği gerçek olanı yapacaktır. Özgürlük Hareketi, sömürgeciliğin,
uluslararsı devletlerin ve fodal derbeylerin istediği politika temelinde
hareket etmiş olsaydı bugün çok daha farklı bir noktada olacaktı. ”yalnız” ve ”tecrit”
olmuş olmasının, Başkan Abdullah Öcalan’ın İmralı adasında adeta çürümeye terk
edilmesinin nedeni de bundandır. Bundan sonra da bunları tercih ederek kendi
politikasını savunacak ve zafere olan inacını daha da pekiştirecektir. Son otuz yıldır ne yaptıysa
bundan sonra da öyle yaparak, büyük bedeller vererek belirlemiş olduğu yol haritasını
izlemeye devam edecektir...