
Amaç, Kürtlerin kendi toprakları üzerinde inşa etmeye çalıştığı özgür yaşamlarını engellemektir. "IŞİD’e komşu olurum", "El Nusra’yla anlaşırım", "Herhangi bir çeteci grupla dost olurum ama Kürtleri asla kabul etmem" politikasının en somut uygulaması olan Cerablus işgalinin, gelinen aşamada farklı bir çizgiye doğru çark ettiğini biliyoruz. Artık sorunun IŞİD değil, Kürtlerin kazanımlarını, onların haklı ve hakikate dayalı mücadelelerini engellemek olduğu anlaşılmıştır. Erdoğan ve Türk Başbakan'ın açıklamaları bunu somutlaştırmıştır. Bu gerçeklik bir yere kadar anlaşılırdır. Çünkü Türkiye Kürtleri istemiyor, Kürtlerin özgürce yaşamasını kabul etmiyor, bu nedenle kendilerine ait bir statünün oluşmasına karşı olduğuna dair çok açık ve net konuşuyor...
Cerablus sanal
savaşı bu gerçekliğinin bir ifadesi olarak gündeme gelmiş bulunuyor. Yapılan
bir anlaşma sonucu Cerablus IŞİD tarafından boşaltılmıştır. Herhangi bir savaş
olmadan, herhangi bir çatışma yaşanmadan IŞİD denilen katil-tecavüzcü
çapulcuların adamları bu kez Ehrar El Şam, Sultan Murad, Nuredin Zengin, El
Nusra, El Kaide gibi cihatçı örgütlerin elbiselerini giyerek, onların adını
kullanarak ve Türk ordusu ile koordineli çalışarak Cerablus’ta
mevzilenmişlerdir. Yani IŞİD Cerablus’u terk etmemiş, sadece Türk ordusunun
koordinesi ile farklı çeteci grupların adlarıyla yer değiştirmiştir.
Bu da herkes
tarafından bilinen komik bir durum haline gelmiştir. Burada, Cerablus’ta
yaşanan bir tiyatrodur, hem de son derece komik bir oyunun sahnelenmesidir.
Türklerin, "Hiçbir Mehmetçiğin burnu kanamadan Cerablus sorunu
halledildi" demesinin nedeni de bundan ileri gelmektedir. Tek bir
'Mehmetçik' gibi tek bir IŞİD üyesi de ölmemiştir. Bu kadar da olmaz, denilecek
cinste suni ve sanal bir savaş olduğu kesindir...
Peki, ABD-Rusya ve diğer güçler bu suni ve sanal savaşı bilmiyorlar mı? Bu güçler oynanan bu komik oyunun farkında değiller mi?
Peki, ABD-Rusya ve diğer güçler bu suni ve sanal savaşı bilmiyorlar mı? Bu güçler oynanan bu komik oyunun farkında değiller mi?
Elbette ki
farkındalar ve yaşanan 'savaş'ın suni ve sanal olduğunu da biliyorlar. Ancak
çıkarları böyle gerektirdiği için Cerablus işgalini onaylıyorlar. ABD, Türkiye
ile Kürtler arasında denge oluşturma çabasında. Türkiye ile yaşamış olduğu
çelişkinin daha fazla derinleşmesini engellemek için Cerablus işgaline onay
veriyor. Cerablus işgalinin onaylaması, Türkiye'ye yapmış olduğu kıyak.
Türkiye’yi IŞİD’e karşı harekete geçirtmenin de ‘yem’i olan Cerablus işgaline
onay veren ABD'nin, Kürtlere karşı büyük hata yaptığını vurgulamaya bile gerek
yok.
Türkiye’yi
Rusya’ya kaptırmamanın da tavizi olan Cerablus işgaline onay verme
politikasının, son derece iki yüzlü ve ahlaksız bir politika olduğu da
kesindir. Herkesi kendi politikasına alet etme, kullanma yaklaşımının ve 'hep
bana' tutumu emperyalist bir tutum olduğunu da gayet iyi biliyoruz. Burada şu
ortaya çıkıyor: ABD birbirlerine karşı konumda olan, yıllardır birbirleriyle
savaş halinde olan Türk sömürgeci güçle Kürtlere kendi politikasına göre belli
bir biçim verme çabasında. Hem ondan, hem de diğerinden yararlanma poliikasının
çirkin bir biçimde ortaya çıktığını bir kez daha görüyoruz. Ama nereye kadar?
Rusya da benzer
bir politika izliyor. Türk devletini ABD’den koparmak, ya da en azından
aralarına mesafe koymak istiyor. Türkiye’yi Ortadoğu politikası için stratejik
bir mevzi olarak görüyor. Bu bağlamda ABD’nin Ortaoğu jandarması olan
Türkiye’yi kendine doğru çekmeye, Türkiye’nin ABD ile yaşamış olduğu sorunları
derinleştirmeye çalışıyor. Suriye rejimini, Ortadoğu'da yürütmüş olduğu politika
için bir kaldıraç güç olarak görüyor. Bu nedenle başta Cerablus olmak üzere
Suriye’de herhangi bir değişiklik istemiyor. Rusya, ABD ile yaşamış olduğu
sorunlardan dolayı İran’la da aynı noktada buluşuyor. İran’ı ABD’ye kaptırmak
istemiyor. Tüm bu nedenlerden dolayı hem Türkiye ile bozulan ilişkisini yeniden
düzeltmek, hem de Suriye’den dolayı Cerablus’un işgali konusunda derin bir
sessizliği yaşıyor. Aslında sessiz kalarak onay veriyor.
İran zaten söz
konusu Kürtlerin özgürlüğü olunca ölüm kuyusuna bile girmeye razı oluyor.
Yürüttüğü Kürt karşıtı politikası ile herkesle bir araya gelme anlayışına sahip
olduğunu artık herkes biliyor. Gerektiğinde Türkiye ile, gerektiğinde Suriye
ile, gerektiğinde başka bir güçle, hatta şeytanla bile bir araya gelebilecek
kadar zalim bir politika izliyor. Bu nedenle Türk devleti ile Cerablus
konusunda anlaşmaması için hiçbir neden yoktur. Suriye de aynı biçimde, aynı
zihniyeti taşıyan bir Arap devleti.
Uluslararası
güçler, Arap-Türk ve Farslar tarafından Kürtlere karşı hayata geçirilen bu
ölüm, katliam ve vahşi politikaya, Güney’de sürdürülen siyaseti de eklemek
gerekiyor. Son bir haftadır Ankara’da ilginç bir tablo oluştu. Türkiye, MİT
müsteşar yardımcısını Şam’a gönderdi. İran Dışilişkileri Bakanı iki kez
Ankara’ya geldi, ABD temsilcisi Ankara’da ziyarette bulundu. Mesut Berzani
Ankara’da Erdoğan ve MİT yetkilileriyle görüştü. Erdoğan, Putin’le kapalı
kapıların ardından yaptığı uzun bir görüşmenin ardından bir kez daha
tükürdüğünü yaladı!
Bu tablo Kürtlere,
özgür Kürtlere karşı kirli bir siyasetin yürütüldüğünü; eski Lozan’ın yeniden
hayat verilmeye çalışılan bir şer cephesinin aynı karede yer aldıklarını
gösteriyor. Lozan’da Kürtleri dörde bölen güçler ile şimdiki güçlerin
zihniyeti aynıdır. O zaman da emperyalist güçler ile sömürgeci güçler
birleşerek Kürtleri dörde böldüler, şimdi de aynı siyaseti izliyorlar. O zaman
da Kürtlere ihanet eden bazı Kürtler aynı karede yer aldılar, şimdi de benzer
misyonu oynayan Kürtler var.
Özetle; Cerablus
işgali Ortadoğu ve Kürtlerin kaderini değiştirecektir. Bir kaldıraç rolünü
oynayacak olan Cerablus, tarihe yeni bir anlamla, yeni bir misyonla adını
yazdıracaktır. Bu, kesin ve tartışılmaz gerçekliği ileride hep birlikte göreceğiz.
Şunun altını çizelim: Ne Ortadoğu eski Ortadoğu’dur, ne Kürtler eski
Kürtlerdir, ne de Kürtleri temsil eden askeri ve politik güçler eski askeri ve
politik güçlerdir. Güneş bu kez Ortadoğu’da farklı doğacak. Şu da unutulmasın
ki, Rojava’da Kürtlerle ittifak içerisinde olan güçler geçici olarak bu süreçte
yer aldılar. IŞİD onların da çıkarlarını zedelemeye başlayınca, Kürtlerle belli
bir ittifak sürecine girdiler. Bu ittifak sonsuz değildir, bu nedenle ‘ABD ve
Rusya Kürtleri sattı mı’ belirlemesi de tam yerine oturmuyor.
Çünkü Kürtler
onlarla hareket ettiklerinde bu gerçeği de gayet iyi biliyorlardı. Cerablus’un
işgali ile birlikte bu ilişki ve ittifakın bittiği anlamına da gelmiyor. Ancak
herkes bilsin ki, bu ilişki ve ittifak geçicidir ve belli bir süreye mahsustur.
Zamanı geldiğinde bu ilişki de bitecektir. Elbette ki bunu yapacak olan
uluslararası güçlerdir. Kürtler ne kimseyi düşman görüyor, ne de kimsenin
toprağında gözü vardır. Sadece özgülüğünü ve ulusunun onuru için mücadele
ediyor, edecekler…