Ana plan anlamına gelen 'Master Planı', Türk devletinin katliam ve soykırım
planının “modern” halindeki adıdır. Çok iyi biliyoruz ki Türk devletinin
ana planı Kürtleri her türlü asimile ve yok etme araçlarını kullanarak tarih sahnesinden silmek olmuştur.
Erdoğan'ın “milli” ve “yerli” dediği durum da aslında bunu ifade ediyor. “Türk'e ait olmayan, 'milli' ve
'yerli' olmayan, Osmanlı ruhunu taşımayan her şey gayri millidir, bu nedenle
yok edilmelidir” felsefesi bugün Erdoğan ve Davutoğlu'nun uygulamak istediği 'Master Planı'nın özünü oluşturuyor.
Bu felsefe ve uygulanmak istenilen 'Master Planı' yeni değildir. 1920'de
Koçgiri'de, 1925'te Şeyh Sait sürecinde, 1930'da Ağrı-Zilan'da, 1938'de Dêrsim'de uygulandı. O dönemlerde
uygulanan planın adı “Islahat”tı. “Islahat Planı” ile Kürtler büyük bir katliam ve soykırımdan geçirildi.
Sürgün, yıkım, katliam ve soykırım birlikte
uygulandı. Kürtler o günü unutmadı.
O zaman 'Islahat' adı altında uygulanan sürgün, yıkım, katliam ve soykırım
politikası şimdi de 'Master Planı' adı altında uygulanacak. Yani Kürdistan bir
kez daha yakılıp yıkılacak, bir kez
daha sürgün gerçekleştirilecek, katliam ve soykırım bir kez daha yaşamlaştırılacaktır. Aslında son 30 yıldır yapılan da budur.
Davutoğlu bu kez şehirleri de içerisine alan bir katliam, sürgün ve soykırım planlamasını hayata geçirecek. Sözde il il, bölge bölge,
şehir şehir dolaşacak, kendilerine göre bir işbirlikçi yapı oluşturacak, onların
aracılığıyla bir Kürt “iradesi”ni oluşturacak, buna gelmeyen, buna karşı çıkan
herkes hedeflenecektir. Bunun için yeni cezaevleri, yeni kamplar, yeni 'barınma'evleri
oluşturulacak. Ama her şeyin ana eksenine
“güvenlik” konulacak. Özel vurucu timler, başkesen cellatlar, 'ıslah'
olmayanları avlayacak kelle avcıları, özel tecavüzcü çeteler oluşturulacak, bu
çete ve kele avcılarının aracılığıyla Kürdistan kan gölüne çevirilecek. Köyler
kasaba, kasabalar ilçe, ilçeler de il haline getirilip yüz binlerce işgalci kuvvet Kürdistan'a yerleştirilecek...
Davutoğlu'nun “Master Planı” budur. Yani Kürt isyanın bitirilmesi için ne
gerekiyorsa o yapılacak. “Her şey mübahtır” siyaseti esas alınacak, bunun için
gerekirse binlerce Kürt katledilecek. “Srilanka Modeli” de bunu ifade ediyor. Bir zamanlar Demirel'in dediği gibi “ne lazımsa o yapılacak”tır.
Gerekirse Kürdistan'da taş üstünde taş bırakılmayacak, tek bir yerleşim yeri bırakılmayacak,
öldürülenlerin, katledilenlerin, zindana atılanların dışında kalanlar da
metropollere sürgün edilecektir.
Kısacası 'Master Planı', Kürt halkının soykırım planıdır.
Planın özü ölüm, imha, sürgün ve soykırımdır. Daha önce denenmiş planların en
zalimi ve en kanlısı olacaktır.
Hayat bulur mu bu plan?
Hayır, bulamaz! Çünkü ne Kürdistan eski Kürdistan'dır, ne Kürt halkı eski Kürt halkıdır, ne de isyana öncülük eden Özgürlük Hareketi
eski isyanlara öncülük eden bir harekettir. Üstelik Ortadoğu'da ortaya çıkan Kürt iradesi ve Kürtlerin yürüttüğü
mücadele ile açığa çıkan Rojava gerçekliği, Türk devletinin “Master Planı”nı
başarıya ulaşmasını engelleyen temel noktalardır.
Hiç kuşkusuz ki “Master Planı” 'Barış Süreci' denilen döneme bir bütün
olarak son verecek, diyalog ve kalıcı çözüm yollarını tıkatacaktır.
Ne yazık ki çok kan dökülecek, çok can kaybına neden olacak. Belki de Türk-Kürt
çatışmasının ana sebeplerinden birisi olacak. Ruhsal kopuşun ana nedeni de
olabilecek kadar tahripkâr bir rol oynayacak.. Kürtlerde öfke patlamasına yol
açacak ve dolayısıyla neredeyse kopmak üzere olan "kardeşlik bağı"
denilen o bağı da yok edecektir. Yüz yıla yayılacak
kadar tehlikeli olan bir sürecin yolunu da açacaktır.
Davutoğlu, Erdoğan ve Türk devleti bu planı kolay uygulayamayacağını çok iyi
bilmeli, ona göre hareket etmelidir. Bir iki operasyonla, bir iki ilçeyi il
yaparak, bir iki kasabada bulunan bir kaç kişiyi bir araya getirmekle bu planı
hayata geçirmeyeceklerini iyi bilmelidirler. “Master Planı” ve “Srilanka Modeli” gibi sağdan soldan alınan planlarla Kürt isyanı bastırılamaz.
Yüz yıldır yüz binlerce plan uygulandı. Hiç birisi de sonuç vermedi. Bu da
vermeyecek, sadece iki halkın arasında
uçurumlar yaratacak, yüz yılları aşan bir düşmanlık tohumu ekmiş olacak, o
kadar. Çözüm “Master Planı”nda değil, gerçek barış planındadır.