Bugünkü “bu insanlar mı direnen halk?” yazınızda ifade ettiğiniz her şey doğru, yani izah ettiğiniz o uygulamaların hepsi de doğru ve yerinde belirlemelerdir.
Gerçekten de ilçeler boşaltılıyor, insanlar göç ediyor, sokaklarda çatışmalar devam ediyor. Ellerinde kocaman silahlarla, başında külah ve uzun sakallarıyla hedef gözeterek ateş eden acayip kılıklı  katil sürüleriyle dolu olan Kürt şehirleri tam bir kaos ve ölüm çemberine alınmış durumunda. Neredeyse her gün insanlar öldürülüyor, gençler kaçırılıp nerelere götürüldüğü belli olmuyor, kadınlar saçlarından tutulup yerlerde sürükleniyor, erkekler gözaltına alınıp işkencehanelere götürülüp, günlerce ortadan kaybediliyor. Çocuklar hunharca katlediliyor, evler yıkılıyor, tarihi yerler yakılıyor, en kutsal ‘mekan’ dediğimiz yerler, yani camii ve kiliseler bombalanıyor. Halk öldürülen çocuklarının cenazelerini bile mezarlığa götürüp defn edemiyor, ‘koku girmesin’ diye donduruculara koyuyor. Orta sınıf için söyledikleriniz de, dükkanlarını açamayan esnafların varlığı da, iş yerlerini kapatanların çoğunluğu da ve binlerce işyerinin tahrip edilmesi de doğru… Evet, tüm bunlar, bu uygulamalar, bu vahşet dolu tutum ve davranışlar, sistemli bir hal alan bu işkenceler doğru. Hatta bazı şeyler var ki, kelimeler yetmiyor, ifade etmek mümkün olmuyor. Bu anlamda dedikleriniz son derece doğru ve namuslu tespitler…
Sayın Ali bey,
Peki, tüm bunları yapan, bu vahşetin ve insanlık dışı uygulamaların sorumlusu kim? İşte bu sorulara yanıt vermede namuslu olamıyorsunuz, burada dürüst davranamıyorsunuz, bu noktada yan çizerek yüz yıllık “Türk aydın” geleneğine kayıyor ve dolayısıyla ekmeğini yediniz, karnınızı doyurduğunuz, ensenizi kalınlaştırdığınız, midenizi doldurduğunuz yer olan devletin yanında yer alıyorsunuz. Sadece yanında değil, bu noktada devlet oluyorsunuz, asker, polis, jandarma, memur, vali, kaymakam, kısacası katil, Kürt düşmanı zalim oluyorsunuz…
Sayın Ali Bey,
Herkes gibi siz de çok iyi biliyorsunuz ki, sizi ve devletinizi korkutan o hendekleri, Kürt gençleri devlete karşı kendilerini savunmak için açmıştır.
Neden 'hendeklerin neden ve niçin açıldığını' sorgulamıyorsunuz?
Neden 'hendekler durup dururken mi açıldı?' diye bir soru sormuyorsunuz?
Neden Kürt Hareketi'nin barış ekseni üzerinde inşa ettiği politikasını anlamayan Erdoğan’dan kaynaklanan şiddet politikasının devreye girmesi ile birlikte hendeklerin açıldığını anlamak istemiyorsunuz?
Neden açılmış hendekler olsa bile bir devletin kendi halkına bu kadar vahşice saldırmaması gerektiğini söyleme cesaretini göstermiyorsunuz?
Neden Kürt gençlerinin hendekleri sadece, ama sadece gözaltına alınıp işkencelerden geçirilmesin diye kazdıklarını ifade etme ihtiyacını duymuyorsunuz?
Neden Erdoğan'ın yeniden bir KCK operasyonuna karar vermesiyle birlikte binlerce HDP çalışanının yeniden yıllarca cezaevine girmek istemedikleri için hendeklerin kazılmak zorunda kalındığını yazmıyorsunuz?
Dahası var: Biliyoruz ki devletin sahibi olduğunu söyleyen Erdoğan bir gecede yüzlerce uçak kaldırıp Kandil'i ve Kandil'deki tüm sivil alanları bombalayarak müzakere sürecine tamamen son verdi. Ve ardından önce 7 Haziran seçim sonuçlarını kabul etmedi, sonra 1 Kasım darbesi ile kendini iktidarlaştırdı.
Aslında öncesi de vardır. Biliyoruz ki Erdoğan önce Ergenekon’nun cezaevindeki liderleri ile görüştü, bu vesileyle Doğu Perinçek’le özel görüşmeler gerçekleştirdi, daha sonra cezaevinde olanları bir hafta içerisinde tahliye ettirdi ve ardından bilinen diyalog sürecini tamamladı. “Müzakere falan diye bir şey yok, barış sürecini donduruyoruz” sözleri ile Kürt Hareketi'ne karşı bilinen savaşı ilan etti.
Sayın Ali Bayramoğlu,
Tüm bu gerçekler orta yerde duruken siz hala “terör” örgütünün şiddetinden bahsediyorsunuz. Farzedelim PKK şiddet uyguladı ve süreci bozdu ve yine farzedelim ki bazı kasabalarda Kürt gençleri hendek kazdı. “Benim vatandaşım” denilen vatandaşlara bu kadar vahşice saldırılır mı? Hendeğin karşılığı bu kadar vahşice saldırı, devlet terörü, devlet şiddeti, tankla-topla-uçakla şehirlerin yakılıp yıkılması, kutsal yerlerin tahrip edilmesi mi? Hendeğin karşılığı günlerce olağanüstü hal ilanı eşliğinde kadınların, gençlerin, hasta ve yaşlıların aç ve susuz bırakılması mı olmalı? Hendeğin karşılığı Kobani'de bozguna uğratılmış IŞİD kalıntılarının getirilip Kürt halkına karşı vahşice kullanılması mı olmalı? Hendeğin karşılığı Kürt halkının duygusal ve düşünsel, ruhsal ve fiziksel olarak kopuşu gerçekleştirebilecek kadar vahşice saldırıya maruz kalması mı?
Evet, siz 'aydınlar' bile eğer “bunlar nasıl Kürtler?” derseniz, elbette ki Kürtler de başka alternatifleri tercih etme konusunda derin düşüneceklerdir. Şunu çok iyi bilmeniz gerekir ki, dilini-kültürünü-geleneklerini ve her türlü baskıyı mübah gördüğünüz bir halk gerçekliği var orta yerde. Bu, her şeyden daha büyük bir suçtur, günahtır, terördür ve bunun tek bir karşılığı vardır: Kürtlere samimi-dürüst ve doğru yaklaşmadır. Siz bir halkın, bir ulusun, bir dilin ve kültürün yasaklanmasını gerçekleştiren beyaz Türk politikasını terör olarak görmüyorsunuz, ama Kürtlerin bir halk olarak varlığını sürdürme talebine şiddetle karşı çıkıyorsunuz... Bir aydınsınız, bir yazar ve her şeyden önce bir insansınız. Adaletiniz, vicdanınız bu kadar mı? Bir halkın halk olarak yasaklanmasına “evet”, o halkın halk olarak yaşama istemine “hayır” diyorsunuz.
Lütfen, her beyaz aydının dediği şeyleri tekrarlamayın: ”Hayır, devlet politikasını doğru bulmuyorum, ama” deyip, bir halkın kurtuluş gerçekliğine saldırmayın. “Bu işler şiddetle olmaz” diyecek kadar bağırdığınızı burada bile duyuyorum. Peki, devletin yaptığı ne? Peki Kürt halkını baskı altına alıp her türlü ulusal ve toplumsal haklardan yoksun bırakma nedir? Peki Kürt halkı şiddetle, katliamlarla, terörle  boyunduruk altına alınmadı mı? Şeyh Sait, Dêrsim, Ağrı, Zilan, daha öncesi Koçgiri katliamları neyin nesiydi? Roboski'de ne oldu? Kimse hesap sordu mu veya Erdoğan Genelkurmay Başkanı'nı kutlarken herkes alkışlamadı mı? Bunlar terör, katliam ve şiddetin en derin halleri değil mi? Peki, bu katliam olurken, neden Erdoğan için bir şey söylemediniz ve neden gençlerin barikat ve hendeklerine siz de devletiniz gibi vahşice saldırıyorsunuz?
Yapmayın Sayın Ali Bayramoğlu, yapmayın! Bir aydın, başı da gitse aydın olarak kalmalı, bir demokrat yoksulluk içerisinde bırakılsa da demokrat olarak kalmalı, bir insan devletler tarafından çepeçevre sarılsa da insan olarak kalmalı. Ne yazık ki siz bunu başaramadınız. Ve ne yazık ki siz de milyonlarca Kürdün öfkesi altında yaşayacaksınız...

Selamlarımla

Fuat Kav
15 Aralık 2015

 
Yukarı