Beklenen gözaltılar gerçekleşti. AKP-Erdoğan ve Türk faşizmi, zincirin son halkasını teşkil eden halkların iradesi olan vekilleri de gözaltına aldı. Alınan ilk bilgilere göre Figen Yüksekdağ, Selahattin demirtaş, Ferhat Encü ve Ziya Pir gözaltına alınarak, sorguevlerine, daha doğrusu işkencehaneye götürüldüler.

Çok açık ve net olan bir şey var: Artıkı ok yaydan fırlaşıştır. Artık dişe diş, başa baş bir mücadele sürecine girilmiştir. Direniş çok daha katlanarak, çok daha derinleşerek, öok daha katmerleşerek sürecektir. Çünkü AKP-Erdoğan ve Türk faşizmi uluslararsı kurallara göre değil, çok daha kanlı ve soykırımcı bir zihniyetle savaşı dayatıyor. Ona göre her şey mübahtır artık. "Neresi inceyse orada kırılsın" zihniyeti ile Kürt halkına karşı imha savaşını dayatmış bulunuyor.

AKP faşizmi büyük suçlar işleyerek sonuç almak istiyor...

AKP-Erdoğan ve Türk faşizmi Kürt halkına karşı büyük suçlar işleyerek sonuç almaya çalışıyor. Yıkımı ve yakmayı, kırıp dökmeyi, talanı ve gaspı esas alarak içinde bulunduğu savaş ve krizi açmak istiyor. Bu nedenle son otuz yıldır kullandığı yol ve yöntemlerinin tümünü bir seferde kullanarak, Kürt Özgürlük Hareketi'ni etkisizleştirme çabasında.


AKP-Erdoğan ve Türk devletinin kurmayları son bir kere daha, ama bu sefer çok daha katmerli, derinlikli ve yoğunluğu işleyen bir şiddet dalgası ile her şeyin hal olabileceğini düşünüyor.


Bugüne kadar yapılanların yetmediğini, uygulanan taktiklerin sonuç vermede cılız kaldığını, ahalinin örgütsel yapıdan ayrıştıracak kadar şiddet dalgasının sistematik hale getirilmediğini düşünerek böylesi şiddet yoğunluklu bir politika düzeyine ulaşmış oluyor.

 Erdoğan şiddet ve kaosla hedefine ulaşmak istiyor...


Kriz ve kaosa parelel düzeyinde bir şiddet dalgasının hayata geçirilmesi durumunda; Kürt halkının iradesini  kırabileceği düşü iktidarda oldukça hakim...
Uzun zamana yayılmış depremsel bir panik, düşünsel ve ruhsal şuursuzluğu yaratacak düzeyde terörsel bir kaos, şiddetle yoğrulmuş ve hafızayı alt-üst edebilecek kadar derinlikli bir korku ve yılgınlık atmosferi, sonuç alamada esas unsurlar olduğu algısı, AKP'nin savaş kabinesinde oldukça hakim olduğu kesindir.

Savaşın yıkımı, yoksullaştırıcı boyutu, kan ve korkusal yanını çok daha ön plana çıkartarak irade kırmayı hedefliyor. Bununla Kürt halkında ve dostlarında "olmaz" inancını yaratmaya çalışıyor. Saldırının esas boyutu, umudu tüketmek, inancı zayıflatmak, bilinçsel ve düşünsel yenilgiyi yaratmaktır. Bu nedenle pervasızca saldırıyor, tutukluyor, yakıp yıkıyor. Şehirleri, köyleri, ksaba ve yerleşik alanları bir bütün olarak hariradan siliyor.

Kürt siyasetçilerine, kanat önderlerine, gençliğe ve kadınlara dönük nokta operasyonları bu bağlamda ele almak gerekiyor. Moral ve psikolojik yıkımı da beraberinde getirecek olan bu saldırı dalgasına son olarak Milletvekillerinin de katılmış olması toplumda büyük bir korku yaratma,  geri çekilme ve sinme, sessziliği hakim kılma psikolojisini topluma yaydırmaya dönük bir hamlenin son halkası oluyor.


Öncüsüz ve öndersiz bırakmaya çalıştığı Kürt halkını daha kolay teslim alabileceğini düşünen AKP-Erdoğan ve Türk faşizmi boşuna çırpındığını, akıntıya kürek sallamaktan başka bir işe yaramadığını, Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ ve arkadaşlarını tutuklayarak asla bir yere varamayacağını çok iyi bilmelidir.
Daha fazla şiddet, daha fazla savaş, daha fazla kan ve daha fazla tutuklama, Kürt halkını daha çok öfkelendirme anlamına geleceği de çok iyi anlaşılmalıdır. AKP-Erdoğan ve Türk faşzimi, Kandil'e yapmayı düşündüğü operasyondan da bir sonuç alamayacaktır. Ne Kürdistan Srilanka'dır, ne de Kürt halkı Tamil halkıdır. Kandil'de de öyle kolay kolay avlanacak gerilla ordusu yoktur. Bu nedenle AKP faşizminin uyguladığı şiddet Kürtleri daha çok farklı düşünmeye, farklı yaşamaya ve farklı savaşmaya götürecektir. Bu da iyi bilinmelidir.

Musul operasyonu için yalan haberlerle kendini abartmakla, "Kerkük'te PKK varsa Türk ordusu da oraya girecektir" diye nara atmakla, "Minbiç konusunda ABD ile anlaştık" diye yalanlar atmakla hiç bir yere varılamayacağı da çok iyi bilinmelidir.

Faşizm tek bir dilden anlar; direniş. Dik durarak, boyun eğmeyerek, korkusuzca yürüyerek ve diz çökmeyerek direnilirse faşizmin ömrü uzun olmaz. Tarih bunu defalarca göstermiştir. Faşizm en çok iki şeyden korkar: Birincisi aydınlıktan, ikincisi de direnişten. Faşzimin panzehiri direniş ve ona karşı boyun eğmemektir. AKP-Erdoğan ve Türk faşizmi de böyle yenilecek, böyle kayb edecek ve böyle teslimiyet bayrağını çekecektir.


 AKP-Erdoğan ve Türk faşizmi bugünlerin hesabını çok ağır ödeyecektir. Bunu herkes görecek. Tabii ki eğer Erdoğan'ın ömrü yeterse, o da görecek...




 
Yukarı