Bugünkü köşemde 2010 yılında yaşadıklarımızı, yeni yılda ise yaşayacağımız olasılıkları yazmayı düşünüyordum. Kendimi bu temelde hazırlamış ve aldığım notlar daha çok bu eksendeydi. İşin usulü de böyleydi.

Siyasetçiler gibi, gazeteci ve yazarlar da bu tür günlerde eski ve yeni yıl değerlendirmesini yaparlar genelde. Eski yılda nelerin kaybedildiği, nelerin kazanıldığı, yeni yıl ise insanlığa neleri verip neleri alacağı konusunda belli bir yoğunlaşmayı yaşamak elbette ki daha doğru ve yerinde bir tutumdur...

Ancak olmadı...

Gelişmeler farklı yönde gelişti...

Türkiye'de siyasete öncülük eden politik ve askeri güçler buna izin vermedi...

Cumhur'un başı olan Abdullah Gül'ün başkanlık ettiği MGK bu doğal gelişim seyrimizi bozdu...

Yine siyaseti yazacağım, bir kez daha Türk devletinin inanılmaz derecedeki inkârcı ve kendine göreliliği ele alacağım. Devletin ve onun başı Abdullah Gül'ün tutumunu bir kez daha kâğıda dökmek zorunda kalacağım.

Cumhuriyetin kuruluşundan beri siyasete, ekonomiye, sosyal yaşama, sağlık ve hatta doğal ruhi şekillenme birliğine bile karışan ve bütün bu temel olgulara egemen olan Milli Güvenlik Kurulu'nun tehditlerini ele alma zorunluluğu vardır.

Bundan iki gün önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başkanlık ettiği MGK olağan toplantısını gerçekleştirdi. Toplantı olağandı, ama alınan kararlar, yazılı açıklamada kullanılan üslup, hatta toplantıya katılan üyelerin tutum ve davranışları son derece olağanüstüydü.

MGK'nin yazılı açıklamasında, neredeyse her cümlede 'bayrağımız', 'Türkçemiz', 'devletimiz', 'güçlüyüz', 'kuvvetliyiz', kimseye pabuç bırakmayız', 'herkes ayağını denk atsın' vurgusu vardır.

Abdullah Gül'ün MGK'na başkanlık ettiği ve dolayısıyla MGK'nin tehditlerinin altına imzasını attığı bir devlet 'büyüğü' olarak hemen ayağının tozuyla Diyarbakır'a gitti. Abdullah Gül'ün Diyarbakır'a gitmesini yorumlamaya mahal vermeyecek kadar açıktır: Tehdit!

Evet, MGK ve ona başkanlık eden Abdullah Gül, hem toplantıda Kürtleri tehdit etti, bunu Diyarbakır gezisiyle daha da pekiştirdi. 'Aklınızı başınıza alın' mesajıdır Gül'ün Diyarbakır'a gitmesi.

Bir başka ifadeyle Gül "İnisiyatif bizde, yani devlette, yani orduda, yani MGK'de" demek istiyor.

MGK'nin, dolayısıyla Gül'ün bildirisinde, "toplantıda, toplumda infial yaratabilecek(...), toplumsal barışa ve kardeşlik duygusuna zarar verecek yaklaşımlardan kaçınılmasının (...) büyük önem taşıdığına işaret edilmiş" ve 'tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek devlet' anlayışının esas alınması kararına ulaşılmıştır" denilmiştir.

El insaf yani!

Kim toplumda 'İnfial' yaratmaya çalışıyor, kim 'toplumsal barışa' ve 'kardeşlik duygusuna zarar' veriyor?

Söyler misiniz, bir halkın dilini inkâr etmek mi 'toplumsal infial' yaratıyor, yoksa bu hakkı kullanma talebinde bulunmak mı? Bir halkın kendini ifade etmesini yasaklamak mı kardeşliğe ve toplumsal barışa zarar verir, yoksa bu hakkı ısrarla savunmak mı?

Kürtlerin kendi diliyle eğitim görmesini, kendi kültürü ile kendisini ifade etmesini, kendi sistemini kendisinin tarafından kurulmasını mı 'toplumsal 'infial'e yol açar, yoksa Kürtlerin en temle ve en doğal haklarını engellenmesi mi?

Abdullah Gül ve MGK üyelerine göre bir halkın kendini ifade etmesi, yasaklanan diliyle konuşması ve bu dili yaşamın bir parçası haline getirmesi, demokrasinin eksiksiz bir biçimde topluma egemen hale getirmesi, 'toplumsal barışın bozulmasına ve toplumsal infiale neden olmaktadır.

Böyle de olmaz ki, Sayın Abdullah Gül, Sayın MGK üyeleri?

Artık her şey sizin dediğiniz gibi olmaz, her şey sizin emrettiğiniz gibi yürümez! Siz bir şeye yok dediğinizde hemen o şey yok olmaz, siz bir olguya farklı ad taktığınızda o olgu hemen o adlan adlandırılmaz artık.

Hangi zamanda yaşıyoruz?

Siz Kürtleri ne sanıyorsunuz?

Siz Kürt hareketini öyle sıradan bir lokma olduğunu mu sanıyorsunuz?

Hayır, yanılıyorsunuz, yanlış yoldasınız, doğrultunuz yok, perspektifiniz son derece yanlış...

Yeniye, doğruya, gerçeklere ve yaşamın hakikatine kapalısınız...

Hala inkârcı, hala imhacı ve hala dünyayı kendi dar pencerenizden izliyorsunuz...

Bu nedenle aşınmaya, yenilmeye ve kaybetmeye mahkûmsunuz...
 
Yukarı