Siz hala cennetten kovulanlarsınız...

Değişen bir şey yok sizin için...

Hala siyah ve beyazdır sizin için dünya...

Hala kulaç atıyorsunuz karanlık dehlizlerde...

Hala dolaşıyor üzerinizden karabulutlar...

Hala acı, yıkım ve gözyaşı dökerek dolduruyorsunuz zamanın sonsuz demini...

Siz hala cennetten kovulanlarsınız...

Hala savaşlarda vurulan, kırılan, dökülen sizlersiniz...

Hala dağlarda yankılanan, karanlık kuyularda boğulan, gökyüzüne kadar yükselen ses, sizin sesiniz... Hala hayatın, özgürlüğün ve insanca yaşamanın en yoksunusunuz...

Siz hala cennetten kovulanlarsınız...

Hala Afrika'da çocuklarla birlikte açlıkta ölen, Asya'da 'namus' belasından kurtulamayan, Ortadoğu'da karalara büründürülen, Kabillerin töre adaletine kurban edilen, Avrupa'da 'ipsiz' takımının gece eğlencesinde meze, reklam panolarında cinsel meta aracı olarak pazarlanan sizlersiniz...

Siz hala cennetten kovulanlarsınız...

Sokaklar hala tuzak, şehirler puşt zulası, kasabalar haince kurulmuş birer hain pusudur sizler için...

Hala tetiktesiniz avcılar tarafından kuşatılmış ceylanlar gibi...

Her an tuzağa basmaktan çekinen kuşlar gibi ürkeksiniz hala ...

Gözleriniz korkudan döndükçe dönüyor hala cümle zalim takımından...

Takiptesiniz hala her saat, her dakika sizi izliyor sayısızca hain göz; kapı kapı, sokak sokak, ev ev peşinizdedir sizin kendilerine 'ait' olduğunu iddia eden ayaklar...

Siz hala cennetten kovulanlarsınız...

'Benimsin, seni kimseye yar etmem kendimden başka, ben güzele güzel demem, güzel benim olmayınca' diyen egoist düşünce, hala kara saplı bir hançer gibi saplanıyor yüreğinize...

Sana 'iltifat edenler'in sözleri, her gün sayısızca kez yüreğinize saplanıyor hala iki başlı bir hançer gibi, karabasanla boğuşa boğuşa uyanıyorsunuz hala her gecenin en karanlık zamanında...

Bir mengenede ezilir gibi ezildikçe eziliyor hala ruhunuz, yüreğiniz kan ağlıyor, döküyorsunuz çaresizlikten hala gözyaşlarını...

Siz hala cennetten kovulanlarsınız...

'Kaburgadan yaratılmış' hikayesi hala devam eden bir hikayedir sizin için...

'Alınyazınızı değiştiren cennetteki elma' öyküsü hala okunmaya devam ediyor bir biçimde...

Yaşamın kaynağısınız, ama hala yaşamı yaşamıyorsunuz. Yaşam sizin için paslı bir zincir, ayağınıza geçirilmiş bir pranga, ölmeden içine girdiğiniz bir mezardır hala... Bir işkence, bir ızdırap, bir kerbeladır yaşam. Hayır, hayır tüm zamanlarda yaşanan acıların en yoğunlaşmış halidir hala...

Siz hala cennetten kovulanlarsınız...

Onlara göre cicili bicili emtialarla kandırılmaya çalışılan malsınız; başkalarının beğenisine sunulan, yüzünüz ve gözleriniz, saç ve kirpikleriniz, kaş ve neredeyse her tarafınız renklere boyatılarak pazarda raflara konulan süs eşyasısınız; altın sarısı kolyelerle, değişik bilezik ve kovboy yüzükleriyle, küpe ve halhallarla, bin bir çeşit toka ve hızmalarla satın alınan 'yosmalarsınız...'

Yürüyorsunuz hala çatlak ayaklarla, susuyorsunuz çatlamış dudaklarla, can veriyor, ruh katıyor, erdem sunuyorsunuz, ama canınız alınıyor hala her yerde...

Hala 'namus bekçileriniz' tarafından diri diri yakılıyor, bedenleriniz paramparça ediliyor, kalbiniz delik deşik ediliyor; hala saçlarınızdan tutulup yerlerden sürükleniyor, kutsal bedenleriniz coplanıyor, ruhlarınız kirletiliyor; hala 'namuslular' tarafından 'namusunuz' kirletiliyor, tecavüze uğruyor, zorla, şiddet ve zalimce işkencelerden geçiriliyorsunuz...

Siz hala cennetten kovulanlarsınız...

Kısacası, siz 'hem sevilen hem dövülen', hem tecavüz edilen, hem tecavüzcülerinizle evlendirilen, hem evliliği 'kutsal' sayan hem de evlendiğiniz 'koca' tarafından pazarlanan bir sistemin tam orta yerinde yaşıyorsunuz hala...

Çünkü siz KADINSINIZ

Yarından bir gün sonra 8 Mart, yani dünya emekçi kadınlar günü. Yılda bir gün değil, yılın her günü sizin olmalı. Ama bu, sizin, evet sizin elinizde. Gününüz kutlu olsun

Next
Sonraki Kayıt
Önceki
Bu son yazıdır.
 
Yukarı